KORAY ERDİVANLI

Eğitim iş hayatını öğretemez

İş hayatına girmeyi ‘hayata atılma’ olarak nitelendiririz. Sanki, daha önce yaşadığımız süre hayata ait değilmiş gibi… İş hayatının önemini daha iyi ifade eden başka bir söz var mıdır? İş hayatı, kendisini ciddiye almayana yüz vermez. Eğitim, iş hayatını ciddiye aldığımızı gösteren en değerli araçtır ama kazandırdıkları sınırsız değildir…

Çalışma hayatına girdiğimiz an, hayata atıldığımızı düşünürüz. Kendimizi yere sağlam basar hissederiz, çünkü artık özgür ve bağımsız bir birey olmuşuzdur. Kendimizi endişeli hissederiz, çünkü yürümeye başladığımız yolun çok engebeli olduğunu öğrencilik yıllarımızda duymuşuzdur. Kendimizi coşku yüklü, yağmaya hazır bir yağmur bulutu gibi hissederiz, çünkü hedefler ve umutlarla doluyuzdur.

İş hayatına hazır mıyız? Öğrenciler, bu soruyu kendilerine sık sık sorarlar. Tanımadıkları bir dünyaya hazır olup olmadıkları sorusu, mezuniyeti yaklaşan gençlerin kafasını sıkça kurcalar. ‘Evet’, ‘Hayır’, ‘Bilemiyorum’ gibi yanıtlar arasında gidip gelirler. İş hayatıyla ilgili bilgi almak isterler. ‘İş hayatı’ nasıldır? Öğrenciler bu soruyu eğitmenlerine yönelttiklerinde kendilerini aydınlatan bir açıklamadan çok, tebessüm dolu bir yüz ile soruyu geçiştiren bir yanıt alırlar.

Eğitim insanları iş hayatına hazırlar mı? Evet, eğitim insanları iş hayatına hazırlar. İnsanları mesleki bilgiyle donatır, iş hayatında gereken sosyal ve kültürel altyapıyı sağlar, çok çeşitli nitelikler ve beceriler kazandırır, sosyal zekasını geliştirir. Eğitim, insan yetiştirmek için en doğru araçtır. Yetişmiş insan, eğitim yaşamı boyunca edindiği kazanımlara güvenerek profesyonel yaşama girer; girince nelerle karşılaşır? Bir kaç tane örnek verelim.

Dünyanın en gelişmiş teknolojik sistemleri ile çalışacağını düşünürken, şirketin maliyet odaklı yönetim anlayışı nedeniyle ikinci nesil bir sistem ile faaliyetlerini sürdürmekte olduğunu görür.

Çalışma arkadaşları birbirleriyle tartışmaktadır. Genç profesyonel, yöneticisinin çatışma yönetimi tekniklerinden birini kullanarak tarafları motive eden bir çözüm getireceğini sanır. Yöneticisi ise yalnızca üzerinde çalışılan işin sonucuyla ilgilenir ve çatışanları kendi haline bırakır.

İş görüşmelerinin son aşaması ücret seviyesidir. Aday, aklındaki ücretten çok daha düşük seviyede bir maaş önerildiğinde şaşırır ama bunu fazla sorun etmez. Zira, ilk yıl içerisinde göstereceği başarıyla ünvan basamaklarını hızla çıkarak, hedeflediği rakama kısa sürede ulaşacaktır. Ama, işe başladıktan sonra görür ki, yıllardır başarıyla çalışan son derece donanımlı çalışanların hepsi ücretinden memnuniyetsizdir. Üstelik yıllarca çalışmalarına rağmen terfi alamamışlardır. Aslında, yükselmek hiç kolay değildir.

İşe ilişkin yaptığı bir hata nedeniyle yöneticileri tarafından hoşgörü ile karşılanıp, motive edici bir konuşma beklerken, uyarı alır ve sarsılır.

Genç profesyonel, tatlı-tatsız birkaç olayla karşılaşınca insanların profesyonel ortam içerisindeki davranış kalıplarının, diğer sosyal ortamlardaki davranış kalıplarından ne kadar farklı olduğunu görür. Daha önce gördüklerinden çok daha farklı ve özgün bir ortama girdiğini kısa sürede anlar. İnsan Kaynakları departmanının kapısını çalarak, o can alıcı cümleyle konuşmasını açar. ‘Ben, okuldayken iş hayatının böyle olacağını düşünmemiştim!’. İşte, İnsan Kaynakları’nın beklediği an! Genç profesyonel, iş hayatının gerçekleriyle yüz yüze gelince yetiştirilme ihtiyacı hissetmiştir. Bundan sonrası, kurumun yetenek yönetimi sistemine aittir. Özgüveninde aşırı kaçmayan, kendini geliştirmeye istekli, beklentilerini ölçülü seviyelerde tutan, takım çalışmasına açık, yüksek kazanç konusunda sabırlı, insanlarla uyumlu ilişkiler kurabilen genç profesyoneller iş hayatına daha kısa sürede alışabilirler.

Yüzme bilmeyen bir çocuğa yüzme öğretmenin en iyi yolu, nasıl yüzüleceğine dair temel bilgileri verdikten sonra, çocuğu denize atıp yüzmesini beklemektir. Çocuk, sığ sularda yüzmeyi öğrendikten sonra dalgaların arasına girer ve dalgalarla boğuşarak derinlerde yüzmeyi de öğrenir.

Eğitimin temel işlevi, gençleri iş hayatına hazırlamaktır; eğitim iş hayatını öğretemez. İş hayatı, kendine özgüdür ve  içinde yaşanarak öğrenilir. Genç profesyoneller mücadeleye hazır olmalıdır.

Sözümüzü bir Nasreddin Hoca fıkrasıyla sonlandıralım. Bir gün Nasreddin Hoca damdan düşmüş. Hoca’nın damdan düştüğünü gören komşuları hızla Hoca’nın yanına gelmişler. ‘Hocam, iyi misin? Doktor çağıralım mı?’ diye sormuşlar.

https://indigodergisi.com/2015/01/egitim-is-hayatini-ogretemez/

Yayın Ortamı: İndigo Dergisi

Yayın Tarihi: 02.01.2015

Paylaş:
VAR… Video Yardımcı Hakem