KORAY ERDİVANLI

Pelé: Bir Efsanenin Doğuşu

Hiçbir şeyi olmayan bir çocuk herşeyi değiştirdi. ‘Siyah İnci’ Pelé efsanesinin doğuşu… ‘Güzel Oyun’ stilinin futbol sahnesine çıkışı…

Pelé 20. yüzyılın en etkili 100 insanı arasında

Öyle insanlar vardır ki, değerini ifade etmek için adını söylemek yeterlidir. Kim olduğunu, neleri başardığını, neden önemli olduğunu anlatmanıza hiç gerek yoktur. Pelé, bu insanlardan birisidir. Uluslararası Olimpiyat Komitesi ve FIFA tarafından ’20. Yüzyılın Oyuncusu’ seçilen, Time dergisi tarafından ’20. Yüzyılın En Etkili 100 İnsanı’ arasında gösterilen, futbol oynadığı dönemde ‘Siyah İnci’ ve ‘Kral Pele’ gibi isimlerle anılan ve daha nice nice başarılar ve ödüller kazanan ‘Siyah İnci’ dünyanın en ünlü insanları arasındadır.

2016 yılında vizyona giren Pelé: Bir Efsanenin Doğuşu

Pelé: Bir Efsanenin Doğuşu, Pelé’nin yaşamından kısa bir kesit sunuyor. Çocukluğundan başlayıp onyedi yaşında sona eriyor. Biyografik olduğu kadar belgesel bir nitelik taşıması nedeniyle spor filmleri içerisinde zamanla çok özel bir yer edineceğine eminim. Siyah İnci’yle ilgili şu ana kadar yapılan en başarılı çalışma denebilir. Bir futbol efsanesinin doğuş öyküsünü yansıtıldığı gibi Brezilya’nın dünya futboluna armağan ettiği “güzel oyun” olarak anılan futbol stilinin tarih sahnesine çıkış öyküsünü de anlatılmış.

Gerçek bir yaşam öyküsü, sade bir anlatımi futbol ile dopdolu bir film.

Öykü; 1950 yılında Brezilya ile Uruguay arasında oynanan Dünya Kupası finaliyle başlıyor. Ev sahibi Brezilya ezeli rakibi Uruguay’a 2-1 yenilerek dünya şampiyonluğu finalini kaybeder. Brezilya sokakları hüngür hüngür ağlar, sözcüklerle ifade edilebilmesi mümkün olmayan bir acının içine gömülür. Tüm Brezilyalılar gibi üzüntüye boğulan Küçük Dico, babasının yaşadığı düş kırıklığını bir nebze hafifletebilmek için ‘bir gün Brezilya’yı dünya futbol şampiyonu yapacağına’ dair söz verir. O gün babasını gülümsetmeyi başarmakla yetinen futbol tutkunu on yaşındaki bu küçük çocuk, sekiz yıl sonra dünya futbol sahnesine Pelé adıyla çıkarak ülkesine dünya şampiyonluğunu armağan eder.

Öyküyü başından sonuna kadar ana hatlarıyla biliyor olsanız da filmi büyük bir zevkle izleyeceğinize emin olabilirsiniz. Pele’nin yaşamı ve brezilya futbolunun kökeniyle ilgili biyografi kitaplarında ve belgesellerde konu edilmeyen çok ilgi çekici ayrıntılar ile karşılaşacaksınız. Bauru’nun arka sokaklarında topu yere değdirmeden paslaşan çocukların teknik becerilerini sergileyen açılış sahnesinden sonra Pelé’nin büyüdüğü sokaklardaki yoksul yaşamı tanıyacaksınız. Hele ki dünya futbolunun o dönemde karşı karşıya olduğu ırkçı bakışı gördüğünüzde tüyleriniz diken diken olacak.

Yönetmenler Jeff Zimbalist ve Michael Zimbalist, 1958 Dünya Şampiyonu Brezilya Ulusal Takımı’nın dünyaya tanıttığı ‘güzel oyun’ stilininin inceliklerini A.R. Rahman’ın müzikleri eşliğinde ağır çekim görüntülerle yansıtarak estetik ve şiirsel bir dille anlatmışlar. Pelé’yi oynayan Kevin de Paula efsanevi futbolcunun oyun stilini büyük bir başarıyla canlandırmış. Ünlü teknik direktör Feola’yı canlandıran Vincent D’Onofrio ve Santos’un unutulmaz oyuncusu Waldemar De Brito’yu oynayan Milton Gonçalves dikkat çekici derecede iyi performanslar sergilemişler.

Brezilya futbolunun ruhunda ginga var.

Filmde ‘güzel oyun’ olarak bilinen futbol stilinin doğuşu da anlatılıyor. Filmde anlatıldığına göre; 1950 yılında Dünya Kupası finalinin kaybedilmesi Brezilyalılar’ı futbol stillerini sorgulamaya itmişti. Ülke genelinde dünya şampiyonu olmak için avrupalılar gibi futbol oynamaları gerektiği düşüncesi hakimdi. Bu nedenle, genç kuşakların Brezilya sokaklarında ve kumsallarında sergilenen gösterişli ve akrobatik hareketlerden uzak durmaları isteniyordu. Uzak durulması istenen, ginga’ydı. Brezilya futbolunun kökeni ginga’ya dayanıyordu. Filmde, Santos’un ünlü hocası De Brito ginga ve futbol arasındaki ilişkiyi destansı bir dille anlatıyor.

“16. yüzyılın başlarıydı. Portekizliler yanlarındaki Afrikalı kölelerle Brezilya’ya geldi. Ama, Afrikalılar’ın iradesi güçlüydü. Pek çokları ormana kaçtı. Kaçak köleler kendilerini korumak için ginga’ya başvurdu. Ginga, bir savaş sanatı olan capoeira’nın temeliydi. Kölelik nihayet sona erdiğinde capoeriacılar ormandan çıktılar. Ama, capoeria bütün ülkede yasaklanmıştı. Futbolun tutuklanmadan ginga çalışmak için çok uygun olduğunu olarak gördüler. Ginga’nın ulaşabileceği son seviyeydi bu. Çok geçmeden ginga gelişti, benimsendi. Artık sadece siyahlara ait değildi; bütün Brezilyalılar’ın içindeki ritim oldu.”

Pelé, Santos’un altyapısında futbol oynarken akrobatik futbol stilini saklamak zorunda kalıyor, açığa çıkardığında teknik direktörlerinden tepki görüyordu. Ünlü futbol adamı De Brito, umutsuzluğa kapılan genç Dico’yu geri kazanmak için içindeki ginga’yı modern futbol anlayışıyla birleştirmesini önererek efsanenin yolunu açıyor.

“1950 Dünya Kupası’nda pek çok kişi kaybetmemizin suçunu ginga’ya attı. Afrika kökenlerimizi yansıtan herşeye muhalif oldular. Tıpkı antrenörünün ginga’yı futbolundan çıkarmaya çalışması gibi biz de halk olarak onu kendi içimizden çıkarmaya çalıştık. Ama senin içindeki ginga çok güçlü Dico. Gerçekte olduğun kişiyi kabullenme cesareti gösterdiğinde olacakları sen bize gösterebilirsin.”

Genç Dico, 1958 Dünya Kupası’nda içindeki ginga’yı futbol sahnesine çıkararak ülkesini dünya şampiyonu yaptığı gibi Pelé adıyla tarihe geçmeyi başardı. 1958 Dünya Kupası’nda yaptıkları, futbol tarihinin en şanlı öyküsü olan Pelé efsanesinin yalnızca başlangıç sayfasıydı.

Brezilya Ulusal Takımı ruhunu koruduğu takdirde başarılı olabilir.

Brezilya, dünyanın en önde gelen futbol ekollerinden birisidir, özgün ve eşsiz bir ritmi vardır. 1958, 1962, 1970 ve 2002 yıllarında ‘Dünya Şampiyonu’, 1982 yılında Beyaz Pelé Zico’nun liderliğinde ‘Gönüllerin Şampiyonu’ olan efsanevi kadrolar Brezilya’nın geleneksel oyun stiline göz kırpan, çıplak ayakla oynayan kumsal ve sokak futbolunun inceliklerini yansıtan; başka bir deyişle ginga’ya yer veren oyunculardan kuruluydu. Oyun taktikleri ginga’nın güzelliklerini sergileyebilecek esnekliğe sahipti.

Brezilya futbolu, kökenlerinden uzaklaştığı dönemlerde düş kırıklıkları yaşamasıyla bilinir. Belli spor otoriteleri 1954, 1990 ve 2014 dünya kupalarında yaşadığı başarısızlıkların avrupa anlayışına yaklaşan arayışlar nedeniyle gerçekleştiğini söylerler. Pelé’nin 2016 yılında dünyaca ünlü spor kanalı ESPN’ye verdiği röportajın bu görüşü doğrular nitelikte olduğu görülüyor.

“2014 Dünya Kupası’nda 7-1 kaybettiğimiz maçı izlerken gözyaşlarımı tutamadım. Brezilya futbolunun eğlencesine ne olduğunu anlayamadığım için ağladım. Bugün Arjantin, Ekvador, Şili gibi takımlar bizden daha güzel futbol oynuyorlar. Dünya kupası ve son iki amerika kupasında olanları hepimiz gördük. 1970’de ginga yapan Ben, Tostao, Rivelino ve Gerson beraber oynamıştık. 2002’de Ronaldo, Ronaldinho ve Rivaldo birarada oynamışlardı. 2014’te ise yalnızca Neymar vardı ve yeterli olmadı.”

Brezilya, bugün yaşadığı sıkıntılardan ginga’ya dönerek sıyrılması dünya futbolu için seyir zevki açısından önemli bir kazanç olacaktır.

Futbolseverler, Pelé’yi mutlaka izlemeli.

Pelé, dünya futbol tarihine ilişkin çok önemli bir yapım olarak göze çarpıyor. Modern futbolun geçirdiği evrimin kısa bir dönemi ustaca ve son derece eğlenceli bir dille anlatılmış. Futbolu seviyorsanız, bu filmi izlerken final heyecanına denk bir coşku yaşayacağınıza emin olabilirsiniz. Kaçırmayın, iyi seyirler.

Pelé: Bir Efsanenin Doğuşu

Yapım: A.B.D.

Yapım Yılı: 2016

Yönetmen: Jeff Zimbalist, Michael Zimbalist

Senaryo: Jeff Zimbalist, Michael Zimbalist

Müzik: A.R. Rahman

Oyuncular: Kevin de Paula, Leonardo Lima Carvalho, Vincent D’Onofrio, Mariana Nunes, Milton Gonçalves

https://indigodergisi.com/2017/04/pele-bir-efsanenin-dogusu/

Yayın Ortamı: İndigo Dergisi

Yayın Tarihi: 23.04.2017

Paylaş:
Türkiye, Lens Felix –